- Ana Sayfa
- Hakkımızda
- Eğitim Yöntemimiz
Eğitim Yöntemimiz
Eğitim Felsefesi ve SOBE (Son Bilgiyi Önceleyen Eğitim – Öğretim) Yöntemi
Kapadokya Üniversitesi öğrenme ve öğretme kuramlarının yeni yorum ve uygulamaları ışığında eğitimde çığır açan özgün bir felsefe ve işleyişe sahiptir. Bu nitelikleriyle Üniversitemiz, bir bütün olarak, diğer üniversite yapılanmalarından farklı ve iddialı bir misyona sahiptir. Burada, önce mevcut sistemlerdeki yetersizliği teşhis ile “eğitim sisteminde kronikleşen problem” tanımlanmaya, sonra Üniversitemizin geliştirip uyguladığı çözüm yöntemi anlatılmaya çalışılmaktadır.
Eğitim Sistem(ler)inde Kronikleşen Problem
Batının önde gelen üniversitelerinden üçüncü dünyanın zar zor ayakta durabilen eğitim kurumlarına kadar on binlerce yükseköğretim kuruluşu, orta çağların ezber metotları ile yarışırcasına birbirinin benzeri müfredat ve ders içeriğine sahip olmak için adeta yarışmaktadır. Birbirini tekrar ederek kemikleşen bu yapılar eğitim ve araştırmada durağanlığa yol açarak ilerlemenin de önemli engellerinden biri haline gelmiştir.
Zira, bu eğitim sistemlerinden birçoğu, zamanlarının büyük bir kısmını maziyi araştırıp öğrenmeye ayırmakta. Bu durum hem güncelin ihmal edilmesine hem de öğrenme yerine ezber ile yetinmeye yol açmaktadır. Sonuçta, adeta her türlü gelişmenin önü tıkanmaktadır! Bu düzen içinde, milyonlarca genç uzmanı olmak istedikleri branşın dünya tarihindeki başlangıcını ve yirminci yüzyıla erişimini görüp kalıyor. Kalıbını kırabilen bir avuç genç insan, kendi gayretleri ile günceli anlayabilecek donanıma sahip olmak için maceralı yolculuklara çıkıyor. Aynı coğrafi keşifleri yapan ve kendilerine kadar gelen dünya/coğrafya anlayışı ile yetinmeyen kaşifler gibi. Onların arasından da nadiren çıkan birkaçı yaptıkları keşfin idrakine varabiliyorlar. Bu istisnai hallerde de insanlığın bugüne kadar taşıdığı bilgi birikimine katkıda bulunabiliyorlar. Ama ya arkada kalan milyonlar?
Fizik Newton’da takılır kalırsa asla Einstein’ı yakalayamaz. Öklid’e takılan uzay geometrisini yakalayamaz. Müzecilik saygın bir iştir ama müzedeki koltukların üzerinde uzun boylu oturamazsınız. Ve müzedeki eşya işlevini kaybetmiştir. Bizdeki trajedi Tanzimat’la başladı ve haklı olarak batıyı anlamaya çalıştık. Fakat anlamaya çalıştığımız batı 1800’lerin ikinci yarısındaki batı değil, İsa’dan önceki kadim devirlerdeki Batı idi. Endüstri devrimini bitiren batının çağdaş durumu ile uğraşmadık, köklerinde debelendik kaldık.
Bacon bilimin babası denir, metodundan dolayı. Bacon deneysel bilimin babasıdır. İngiliz ekolü. O yıllara kadar batının en iyi beyinleri kutsal metinlerle uğraşır ve oralardan bilim süzmeye çalışırdı. Öbür tarafta Aristo, Antik Yunan'ın statik dünyasıdır. Antik Yunan dünyası gelişmeye müsait bir dünya değil, olduğu gibi kabul edilen bir dünyadır. O yüzden ahlaki değerleri sınıfların kendi içinde hadlerini bilmelerine göre kurulmuştur. Bir üst sınıfa geçmeye çalışmak erdemsizlik olarak görülmüştür.
Türkiye’nin bir başka şanssızlığı ise Batı dünyası ile Batının en bağnaz kesimi olan misyonerler kanalı ile tanışması olmuştur. Osmanlıdaki misyoner okulları Batının en geri kısmını bize transfer ettiler. Büyüklerinin sayısı 40’ı aşan misyoner okullarında Bacon, Newton hiçbir zaman olmadı. İşin bilim tarafı bu okullara girmedi. Ne girdi? Antik Yunan girdi. Ki o Antik Yunan bize girdiğinde Batı ondan yüzyıllardır vazgeçmişti. Maalesef biz buna uyanamadık. Yakın zamanlara kadar (1940’lı yıllarda bile) Türkiye’nin kurtuluşunu okullarda Latince ve Yunanca öğretilmesinde bulanlar vardı.
“Gerçek şu ki, felsefeyi Aristo’dan, edebiyatı Bin bir Gece Masallarından, astronomiyi Ali Kuşçu’dan, matematiği Pisagor’dan, ekonomiyi Malthus’tan başlatan… Eğitim/öğretim anlayışı, günü yakalamaya elveren bir sistem değildir. Günü yakalamaya elvermediği gibi, ömür tüketir ve “bizim oğlan bina okur döner döner yine okur” darbımeselini doğrular. Daha da vahimi, genç zihinleri kireçlendirecek, bağnazlaştıracak, ülkemizin kurtuluşu için elzem olan farkındalık, merak, hayal gücü, yaratıcılık, muhakeme ve dolayısıyla yenilik üretme yetilerini törpülemeye devam edecektir.” (Alev Alatlı).
Mevcut sistem, yani ilk bilgiyi önceleyen eğitim-öğretim yöntemi; her gün taze ekmek alıp, zayi olmasın diye evdeki bayatını yemek gibidir. Dolayısıyla taze ekmeğin hemen hiç yenmediği bir kısır döngü oluşur. Eğitim sistemimiz de sürekli bayat ekmekle doyurulan bir mide gibidir.
Mütevelli Heyet Başkanımız Alev Alatlı’nın kavramsallaştırdığı vasat eğitim tuzağı, akranımız birçok ülkede etkindir. Türkiye de bu girdabın içindedir. Milyonlarca genç bu tuzak içinde bocalayıp durmaktadır. Oysa, Türkiye bundan kurtulmanın yolunu bulacak güce sahiptir. Kapadokya Üniversitesi, en kısa yoldan günü yakalama, anlama, anlamlandırma ve kendi şartlarımıza uygun yol haritaları hazırlama mesuliyeti ile böyle bir çözüm için kolları sıvamış ve son derece de başarılı sonuçlar almaya başlamıştır.
Çözüm Yöntemi
Çözümün bulunabilmesi, yaşanan problemin doğru tanımlanması ile mümkündür. Yanlış tanımlanmış bir probleme doğru çözüm bulunamaz. Kapadokya Üniversitesi doğru teşhisle birlikte geliştirdiği özgün felsefesi ile doğru tedavi yöntemini de bulmuştur.
Felsefe ve işleyişimizin odağında, kurucumuz Alev Alatlı’nın önerileriyle, farklı bilim dallarındaki uygulamalardan esinlenip mevcut öğrenme ve öğretme kuramlarına özgün bir katkı olarak geliştirdiğimiz SOBE (Son Bilgiyi Önceleyen Eğitim-Öğretim) yönteminin hayata geçirilmesi yer almaktadır.
Eğitimde bilinen bütün öğrenme kuramları, süreçte öğrenenin aktif katılımını şart koşar; zira, öğrenme bir etkileşim ürünüdür. İnsan en çok en yakınındaki uyarıcılardan etkilenir; onlara ilgi duyar, onları anlayıp öğrenmeye motive olur. Motivasyon öğrenmede hayati önemi haizdir. Motive olunmayan, ilgi duyulmayan konularda “ezberleme” oluşur; bununla da bireylerde istendik tutum ve davranışlar geliştirmek olanaksıza yakın güçlüktedir.
Bunları hemen herkes bilir ve söylemlerinde dile getirir. Ancak, ne acı ki eğitimdeki uygulamalar bu kadar güçlü bir gerçeklikten sanki habersiz gibi kurgulanıp işletilmektedir. Kapadokya Üniversitesi, bu gerçekliği uygulamalarına aktararak son derece etkili ve bir o kadar da sessiz bir devrim gerçekleştirmiştir.
Bu bağlamda, Kapadokya Üniversitesi, eğitim alanında uyguladığı SOBE Yöntemi ile “en güncelden/yakından başlayarak” oluşturduğu müfredat ve ders izlenceleri ile dünyada bir ilke imza atmıştır. Buna göre, her alanın geçmişe/uzağa takılıp kalmak yerine, “en güncel/yakın” bilgisinden başlayıp geriye doğru adım adım giderek, gelişme süreci belli bir bütünlük içinde anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşımda, öğrenciler sürece daha çok katılarak, daha kolay ve daha çok motive olmaktalar. Sürecin sonunda, önceki sistemlere hâkim olan ezberleme yerine, eğitimin amaçladığı araştırma ve öğrenme gerçekleşmektedir.
İzlenen ilke basit ve kolay anlaşılırdır. Buna göre: en son keşif en değerli olandır, en son bilgi en pahalı bilgidir, en son ürün en tercih edilen üründür. Dünyada, endüstriyel espiyonajın hedefinde bunlara ulaşmak vardır. Eğitim sektörü de en yeniyi, en gelişmişi hedeflemek; bu yönde buluşlar yapmak, yenilikleri fiilen yaşamak ve yaşatmak zorundadır. Başkalarının kopyalanması ile bu hedeflere ulaşılamaz; bunları bizzat üretmek ve yaşayarak içselleştirmek gerekir. Üniversiteler, öğretim elemanları ve öğrencileri ile bu sürece aktif olarak katılmak zorundadır.
Tarih aynı çağda birden fazla çağın yaşanabildiğini göstermektedir. Farklı kıtalarda değil, bazen aynı ülke sınırları içinde bronz çağı ile post-modern zamanın bir arada var olabildiğini görüyoruz. Örneğin, birçok üniversite tarihin derinliklerinden çıkamaz, kadim zamanlardan kendilerine modeller ararken, bizim gibi çağı kavrayıp geçmeye talip olanlar da yok değildir.
Kapadokya Üniversitesi olarak amacımız yolculuğa bilimin, teknolojinin ve felsefenin en güncel noktalarından başlamak, onları kavramlaştırıp öğrencilerimizin kolayca içselleştirilmesine yardımcı olmaktır. Bu süreçte, diyalektiği tersine çeviriyoruz. Tezin (yani hakim kabullerin) bir sentez olduğundan hareketle Sentezi de-sentezleyerek parçalarına ayırıyoruz. Burada yaşamsal önemi haiz olan güncel sentezi teşhis etmek ve onun üzerinden yürümektir. O yüzden Batı’nın bize açtığı bilim alanında çalışmak bir fabrikanın seri üretimi gibi, uygulamada biri birinin benzeri tezlere ve bilimsel araştırmalara yol açmaktadır. Bunu tersine çevirmenin yolu bu kulvardan çıkıp, toplumun kısıtlı imkanlarını dünyanın geleceğini şekillendireceği bariz olan güncel çalışma alanlarına yöneltmek olmalıdır. Kapadokya Üniversitesi bunu yapmaktadır.
Öğrencilerimizin bizimle geçirdiği zamanın kısıtlı ve çok değerli olduğu bilincindeyiz. Bunu en verimli şekilde değerlendirmek istiyoruz. Her birinin çalıştığı konudaki son tezin, buluşun, durumun ne olduğunu birlikte anlamaya çalışarak başlıyoruz. Ardından bunu bir yapı bozum sürecine sokarak parçalarına ayırıyoruz. Bu sayede hem tarihi kronolojide hem de yapı taşlarının oluşmasında geriye doğru bir diyalektik süreç işletiyoruz. Einstein’ın “problemlerimizi onları yaratan düşünce düzeyini kullanarak çözemeyiz” ifadesi bu konuda kılavuzumuz olmaktadır.
Diyalektiği tersine çevirince tıkalı damara takılan “stent” etkisi kolaylıkla gözlenmekte. Kritik süreç sentezi bulmak ve parçalarına ayırmak konusunda kararlı bir duruş sergilemek olarak karşımıza çıkmakta. Bugün Amerika Birleşik Devletleri ve onun temsil ettiği tüm değerler bir sentez olarak bilinir. Parçalarına ayırdıkça altında Roma’yı ve onun ahlak değerlerini kolayca görmek mümkündür.
Aslında uygulamalı bilimler bunu tabii olarak hep yapar. Mesela hiçbir hekim tedaviye hücre yapısından başlamaz. Önce o alandaki en güncel bilgiye dayanarak sorunu çözer; kanamayı durdurur, sonra anemi testi yapar. Bir bahçıvan, önce kuruyan dalı keser, üzerini kapatır ve sonra ağacın, varsa, diğer sorunlarını inceler.
Kapadokya Üniversitesi eğitim felsefesinin arka planında “öğrenilmiş çaresizlik” sendromunun üstesinden gelmek yatar. Öğrencilerimizin uzmanlaştıkları sahada dünyanın en önde gelen bilim adamları ile bire bir çalışmalarına zemin hazırlıyor, o günün şartlarında “en iyi” olduğu düşünülenlerle buluşturuyoruz. Bunun ardından günümüzün gelişmelerinin kadim zamanlara kadarki olan köklerini/geçmişini etüt etmelerine yardımcı oluyoruz.
Mesleki ve teknik eğitim geleneğimizin bir parçası olarak, öğrencilerimiz için güncel istihdam imkanlarını arttırıcı yeterlikler kazandırma yanında, ileriki dönemlere damga vuracak yeterlikler ile de donanmalarına özen gösteriyoruz.
Daha da genelde, üniversite eğitimini sadece bir müfredat ve tamamlanması gereken krediler bütünü olarak değil, aydın ve kamuoyu önderleri olma yolunda hayat boyu öğrenmenin önemli bir uygulaması olarak değerlendiriyoruz.
Bütün bu ilkelerle, Kapadokya Üniversitesi eğitim felsefesi ve uygulama yöntemi bu milyonların sonu gelmeyen tekrarlardan kurtulması, günü anlamlandırması, bölgemizin, milletimizin ve insanlığın bütün halinde aydınlanmasına hizmet edebilmeleri için tasarlandı. Müfredat ve ders içerikleri her programda günümüzün en son bilgisi/buluşu/teknolojisi ile başlatıldı. Kapadokya SOBE yöntemi müfredatın basit bir ters yüz edilmesinden ibaret değildir. Aslında öğrencilerin öncelikle çevrelerini ve çağdaş tartışmaları idrak etmeleri başlangıç noktasından hareket etme prensibidir. Güncel gelişmelerin, haberlerin, tartışmaların, bilimin, sanayinin, teknolojinin, sanatın, edebiyatın, siyasetin, ekonominin nerede olduğundan öğrencileri haberdar etme çabası ile başlarız. Bu başlangıcın onlara ülkemiz, küremiz ve evren içinde kendilerini gerçekçi bir şekilde konumlandırmalarına yardımcı olacağına inanırız.
Bu çerçevede, öğrencinin fizik ve aklen bulunduğu noktadan yükselen, komşu illeri, ülkeleri, kıtaları, dünyayı ve nihayet evreni algılayan birey olması için düzenlenmiş müfredatın özlenen zihin yapılanmasını sağlayabileceğini düşünürüz.
Uygulama
Kapadokya Üniversitesi bu yöntemi uygularken, bazı konularda önemli hassasiyet göstermiş ve yenilikler getirmiştir.
Bunlardan ilki Türkçe’nin kullanımı ile ilgilidir. Eğitimim anadilde yapılması çok önemlidir. Öğrenciyi bilmediği bir konuyu bilmediği veya az bildiği bir dilde öğrenmeye zorlamak hamakattır. Bu nedenle düzgün Türkçe ve onun olmazsa olmazı mantık ders programımızda özgün bir yere sahiptir. Eğitim ve bilim dili olarak Türkçe Üniversitemiz için vazgeçilmezdir. Türkçenin zengin, akıcı, doğru önermeler ile kullanılması için geliştirilen Türk Dili ve Temel Mantık Bilgisi dersi bir Kapadokya Üniversitesi yeniliğidir.
Bu demek değildir ki yabancı dil ihmal edilir. Asla! Çünkü o yabancı dil bilgisi olmadan sentezi çözmek mümkün olmaz. Üniversitemizde yabancı dil dersi haftada beş saati bulan bir yoğunlukta sekiz döneme yayılmıştır. Terimler, Osmanlıca, günümüz Türkçesi, İngilizce, Latince ve gerekli diğer yabancı dillerdeki karşılıkları ile öğretilmektedir.
İkinci hassasiyet ve yenilik zorunlu İnkılap Tarihi dersi ile ilgilidir. Üniversitemiz, bu ders yerine Türk Demokrasi Tarihi dersini geliştirmiştir. Bu derste günümüzden 1808 Sened-i İttifak’a Türk hukuk ve siyasal sistemlerinin tekamülü ile iki asra yayılan kalkınma, reform ve yenilik hareketlerinin geniş bir tablosu çizilir. Mezunlarımızın bu iki yüzyıllık hamlenin devamcıları ve taşıyıcıları olacak kamuoyu önderleri olması amacı ile bulunduğumuz noktanın arka planını net olarak görmeleri istenir.
Üçüncü bir hassasiyet ve yenilik alanı Bilim Tarihi ve Felsefesi, Dünya Tarihi ve Beşerî Coğrafya derslerinin tüm lisans öğrencilerine verildiği bir sistemdir. Bu derslerin amacı bahsi geçen etrafımızdaki dünyadaki yerimizi fert ve toplum olarak idrak edebilme yönündeki ısrarımızdır. Yerimizi bir zaman şeridi içinde tarihte hak ettiği noktaya oturtmak temel amacımızdır. Öğrencilerimizin yakın ve uzak çevrelerindeki kültürleri, dilleri, dinleri, ekonomileri, coğrafyaları, siyasi sistemleri yakından tanımalarını isteriz.
Dördüncü bir hassasiyet ve yenilik alanı analitik düşünme ve rasyonel karar verip uygulayabilme ile ilgilidir. Bu konuda iki yetkinlik önemsenmektedir. Birincisi iyi seviyede bir matematik ve istatistik anlayışı, ikincisi ise zaman ve proje yönetimi becerileridir. Birbirini tamamlar şekilde tasarlanan Matematik ve İstatistik dersi günlük olarak karşılaşılan karmaşık finansal tabloların okunmasından nicel araştırma yöntemlerinin araçlarına kadar uzanan bir spektrumda öğrencilere daha birinci sınıfta önemli yetkinlikler kazandırmaktadır. Zaman Proje Yönetimi dersi de yine bir Kapadokya yeniliğidir. Yaygın olarak soyut bir kavram olarak kabul edilen zamanın somutlaştığı bir süreç olan bu derste: zaman ile yapılacak olan işin kaynaklar, bütçe, iş kalemleri sırası ve eşgüdümü, zaman yönetimi, proje planlaması, başlatılması ve sürdürülmesi gibi başlıklar daha birinci sınıfta öğrencilere verilmektedir. Böylece öğrencilerimiz hem buradaki yıllarında hem de hayat boyu öğrenmelerinin devam edeceği sonraki yıllarda sadece iş hayatlarına yönelik bir zaman yönetimi sahibi olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda sürekli öğrenmenin planlaması ve gerçekleştirilmesi için gerekli donanımı da kazanmış oluyorlar.
Bütün bu ders bilgi paketleri, SOBE yöntemine uygun olarak, en güncel bilgiden başlayıp, bunu parçalarına ayırarak oluşum dinamiklerini kavrama üzerine kuruludur. Kuşkusuz, program düzeylerine göre, öğrencilerden beklentilerimiz de değişmektedir. Onlardan; Önlisans düzeyinde alanlarında en iyi meslek uygulayıcıları olmaları; Lisans düzeyinde alanlarında en donanımlı uzmanlar olmaları; Yüksek Lisans düzeyinde alanında araştıran ve problem çözebilen uzmanlar olmaları; Doktora düzeyinde alanında evrensel bilime katkıda bulunacak araştırmalara imza atabilmeleri beklenmektedir.
Sonuç
Kapadokya Üniversitesi olarak her seviyeden öğrencimizi küresel rekabete hazır bir biçimde yetiştirmeyi hedefledik. Bu yolda onları öğrenilmiş çaresizlikten kurtarmayı, sürekli geçmişi düşünen değil aynı zamanda gelecek tasarımlarını yapan kamuoyu önderleri olarak topluma kazandırmayı amaçladık. Bu açıdan bakıldığında bugünün problemini çözmeyi önceliğimiz yaptık. Milletin en kıymetli fertlerini bilgi ve becerilerle teçhiz etme görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen, ciddiyetsiz ve sorumsuz alternatiflere bir reddiye olarak SOBE (Son Bilgiyi Önceleyen Eğitim-Öğretim) yöntemini geliştirdik.
Kapadokya Üniversitesi olarak mesleki ve teknik eğitim alanındaki başarılarımız akademik ve mesleki olmak üzere düalist bir eğitim sistematiği içinde ilerlemiştir. Funda Aktan’ın ifadesiyle “meslek programlarında müfredat, sanayi ve iş dünyasının dinamizmini yansıttığı sürece müfredat sayılabilir”. Bu nedenle mesleki ve teknik eğitim programlarında “neredeyse her yıl adeta yeniden” yapılandırılan müfredat ile yaşanan dinamizmin lisans ve lisansüstü seviyelerde de bilimsel ilerlemeye paralel olarak devam etmesi Kapadokya Üniversitesi için bir zorunluktur. İşte bu yüzden KÜN SOBE geleneksel statik müfredattan ziyade sürekli kendini yenileyen ve en son bilgiyi hedefleyen yapısı ile ülkemizde ve dünyada bir ilktir.
Küresel Farkındalık Dersleri hakkında bilgiye ulaşmak için tıklayınız.